HDP ÜZERİNE!

22 Mayıs 2018 Yazan  
Kategori Genel, Güncel Bilgiler

 

Bana göre yaşananlara bakınca parti içi iç siyaset açısından en antidemokratik siyasi parti HDP’dir. Bu benim kanaatimdir. MHP dahil tüm siyasi partilerin ağızlarından düşürmediği ‘parti içi demokrasi’ en fazla HDP’de yoktur. 24 Haziran seçimlerinde belirlediği adaylar daha önce adeta kararlaştırılmıştır. Burada en büyük maharet parti yöneticilerinin aday seçilme sonuçlarının bu işi yapan komisyon tarafından belirlendiğini seçmenine diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de inandırma becerisidir. Oysa HDP’nin öyle yeni şöhretler (!) bulmaya ihtiyacı yoktu, o mücadele geleneğiyle zaten buna sahip olabilirdi. Yani halkın oyunu almak için yeni şöhretlere ihtiyacı yoktu. O halk içinde önemsenen ve gönüllerde olabilirdi.  Yeni şöhretleri (!) milletin oylarıyla hemencecik bol akçeli ve emekli maaşıyla milletvekili yapmaya kanalize etmesi ve bunu seçmenin rızası ve beklentisi olarak yapması çok büyük bir ustalık gerektirir(di). Herkes yapamaz bunu. Evet yapamaz, eğer mücadelede yiten emeklere kendinizi sahip çıkıyor gibi gösterebiliyorsanız, masum ve ezilen insanlara şatafatlı sözlerle kendinizin ne kadar fedakar olduğunu inandırmışsanız, masum ve mazlum halkın gerçekleri görmesi olanaksızlaşır. Her seçimde bulduğunuz yeni şöhretleri(!) yanınızda milletvekili yapmanız, bu kotarma işini devrimcilik, direniş, adalet ve özgürlük mücadelesi adına halka inandırma ve onları bu kanalda tutma becerisine şapka çıkarmak gerekir. Gezi direnişinde polis tarafından öldürülen bir gencin bir yakını aday gösterildi. Hem de birinci sıradan ve seçilmedi. Roboski bombalaması sonucu ölen insanların bir yakını hemen milletvekili yaptırılabildi. Şimdi de hapse girip çıkanlar, oyuncular, gazeteciler, en iyileri bunlardır diye seçime sokuluyor. Bu tercihlere de insanların çok hak vermesi ve alkışlaması adeta büyük başarıdır. Oysa ne çok ölen-öldürülen insan var dağlarda ovalarda, ne çok insan var müebbet yatan, ne çok ezilmiş ve mücadele eden kadın var. Eğer her ölen-öldürülenin kardeşi, amcası, yeğeni milletvekili yaptırılacaksa bir tane değil on tane meclis yetmez. Sur yıkımında her tutuklananı, gözaltına alınanı milletvekili yapacaksanız onlarca meclis gerektirir, bir tane yetmez! Eğer bunları yapmak istiyorsanız o zaman siz kendi yerinizi onlara neden vermiyorsunuz? Keşke milletvekilliği maaşsız olunsaydı. Ya da bir milletvekilinin maaşı ve emekli hakları mesela bir öğretmen seviyesinde olsaydı. Bu kadar yüksek bir maaş ve (emeklilik dahil) garanti bir gelecek için milletvekilli olmak birçok insanı ideallerinden uzaklaştırabiliyor ne yazık ki!

Siz son Filistin direnişindeki Fadi Ebu Salah’ı bilirsiniz değil mi? O iki bacağını Filistin direnişinde İsrail askerlerince kaybetti Ve o insan tekerlekli sandalyesinde İsrail askerlerine taş atarken katledildi. Fadi Ebu Salah El Fetih ya da Hamas milletvekili olmak için bacaklarını ve canını kaybetmedi. O İsrail parlamentosunda milletvekili olmak için de ölmedi. O ilkeleri için öldü. Parasal karşılığı olmayan bir ‘fedai’ mücadelesinde öldü. İşte ‘şehit’ deniyor ya, evet eğer dini ya da belirli bir kabul olarak şehit varsa, o bir şehittir. Bizde öyle mi oluyor? Tabii ki hayır. Devletin maaşı, vekillik önem taşıyor. Oysa manevi bağlılık bir düşünceye, hak, hukuk, adalet, özgürlük savaşçısı olmak böyle midir?

HDP içinde muhafazakâr ve İslami hassasiyeti olanlar için de bir görüşüm var. Bana göre onların HDP içinde olmalarıyla başka siyasi partilerdeki muhafazakâr ve İslami hassasiyeti olanların durumu aynıdır. Hepsi milletvekilidir ve devletin yüksek maaşını alıyorlardır. Bir farklılık yaratmaya çalışmak doğru değildir. Dinin siyasete alet edilmesi her durumda ve her siyasi partide doğru değildir, kabul edilemez. O kutsiyetini korumalıdır. Ve buna da en fazla hepimiz dikkat etmeliyiz.

HDP geleneği bir iş ve işçi bulma kurumu gibi çalışmamalıdır. Birini bir gün genel başkan, başka bir gün eşbaşkan, başka bir gün milletvekili, diğer bir gün bir sivil toplum eşbaşkanı, diğer bir gün belediye başkanı olması ne kadar adaletlidir?  Siyaset yapacak başka insanlar mı bulunmuyor? Birinin bir gün yabancı bir ülke milletvekili, diğer gün Avrupa Parlamentosu milletvekili, diğer bir gün TBMM milletvekili yapılması ne kadar doğrudur? Ya da bir kişinin mutlaka üç maaş alması mı gerekiyor? Mazlumların, ezilenlerin, avukatsızların, çarıksızların, Kürtlerin, Türklerin, inananların, inanmayanların, kadınların, gençlerin, yeşilin, ekolojinin savunucusu olmak için inandırıcı bir pratiğiniz olmalı. Güzel söylemlerin içi dolu olmalı ve söylediklerinizle yaptıklarınız bir olmalıdır.

Kadın eşitliği ve kadın kotası derken de benim, senin, onun annesi, eşi, kızkardeşi için bu eşitlik olmalı. Hep aynı kadınların eşitliği ve kotası değil benim bahsettiğim. Kısacası “kurnaz adam” (burada adamı eril ve dişi olarak kullanıyorum) iktidarını güzel söylemler ve değerler maskesiyle de sürdürür. Kurnaz adam çok adil, eşitlikçi, özgürlükçü, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik yaşam savunucusu rolünde ve iktidar lanetlemesi sloganına karşın kurnazlığını sürdürür ve asıl amacı iktidar olmaktır oysa onun. Oysa bizi kendisi iktidara karşıymış gibi inandırır. Her alanda üst katta ve yönetici sınıfı içinde olmaktır yaptıkları. Bunu gizlese de kurnaz adamı daima tanımalıyız. Yoksa iyi insan rolündeki kurnaz adamın daima kölesi olarak yaşarız. Dilerim HDP bu açıklamalarımı bir eleştiri olarak kabul eder ve dikkate alır. Yoksa yapılanlara ve olanlara bakarak durumlarını benimsemem, olumlamam asla olanaklı değildir. Benim duruşuma gelince: Ben daima eşitlik, özgürlük, adalet, hak ve hukuk mücadelesini naifçe ve hiçbir maddi çıkar beklemeyenlerin yanındayım. Ben hep öyleyim ve hep öyle kalacağım. Saygılarımla. Bülent Tekin

Enter Google AdSense Code Here

Yorumlar



Yorum Yaparken Lütfen SeviyeLi YorumLar Yazınız.!